آخر التعليقات

الخميس، 4 أبريل 2013

ACI HİSSİ

“Âyetlerimizi inkâr edenleri yakında muhakkak ateşe atacağız. Derileri piştikçe, azabı tatmaları için derilerini başka derilerle değiştireceğiz. Şüphe yok ki Allah, mutlak galiptir, Hakîmdir.” (en-Nisa, 4/56). “Âyetlerimizi inkâr edenleri yakında muhakkak ateşe atacağız. Derileri piştikçe, azabı tatmaları için derilerini başka derilerle değiştireceğiz. Şüphe yok ki Allah, mutlak galiptir, Hakîmdir.” (en-Nisa, 4/56).

            Bir başka ayette de şöyle buyurmaktadır:

            “(Bunlar) ateşte ebediyen kalıcı ve bağırsaklarını paramparça eden kaynar sudan içirilen kimseler gibi midir?” (Muhammed, 47/15).

            BİLİMSEL GERÇEK

            İlmî keşifler çağından önce yaygın kanaat bedenin tamamının acıyı hissettiği yönündeydi. His ve acıyı taşımak üzere deride sinir uçlarının bulunduğu bilinmiyordu. Derideki sinir uçlarının işlevi keşfedilip sinir uçlarının en çok bulunduğu organ olarak derinin önemi anlaşılıncaya kadar bu durum böyle devam etti.

            Dr. Head derinin algılarını iki kısma ayırmıştı:

            İnce dokunma duyusu (Epikritik): Basit sıcaklık farklarını algılar.

            Kaba dokunma duyusu (Protopatik): Acıyı ve yüksek sıcaklığı algılar.

            Her bir duyu çevredeki belirli değişimleri keşfeden farklı sinir bölgeleri ile (reseptörlerle) çalışır. Bu reseptörler dört çeşittir:

            1) Dış çevreden etkilenen hücreler (ekstreseptörler): Dokunma duyusuna hastır. Meissner ve merkel cisimciklerini içerir.

2) Soğuk algısına has krause soğancığı,

3) Sıcak algısına has rufini cisimciği,

4) Acı ve hissi taşıyan sinir uçları. Deri acı ve sıcağı ulaştıran sinir uçlarının en zengin olduğu yerdir.

            Anatomistler, derisi tamamen yanan kişinin acı hissini taşıyan sinir uçlarının yok olmasından dolayı çok fazla acı hissetmeyeceğini tespit etmişlerdir. İkinci derece hafif yanıklarda ise sinir uçları açıkta kaldığından dolayı daha fazla acı hissedilir. Anatomistler ince bağırsakların iç yüzeyinin alıcı sinirleri olmadığını, alıcı sinirlerin karın zarı (peritonyum) ile bağırsakların dış yüzeyinde yoğun bir biçimde bulunduğunu da tespit etmişlerdir. Bu bölgede pacini adı verilen küçük cisimcikler bulunur. Karın zarının hacmi 20400 santimetre karedir. Bu ölçü dış derinin hacmine eşittir. Deride acıyı algılayan reseptörler ile bağırsaklarda acıyı algılayan reseptörler benzerlik arz etmektedir.

            KONUNUN MÛCİZEVÎ YÖNÜ:

            a) Allah (c.c) derinin azap yeri olduğunu açıklamıştır. İlk ayette deri ile acı hissi arasında bir bağ kurulmuştur. Deri yandığı zaman yapısı bozulur, işlevi ortadan kalkar, azabın acısını hissedemez. Bu durumda yapısı ve işlevleri yerinde yeni bir deri ile değiştirilir. Bu yeni deride acıyı, sıcaklığı, yanık hissini algılayabilen sinir uçları bulunmaktadır. Böylelikle Allah’ın ayetlerini inkâr edenler ateşte yanmanın acısını hissedeceklerdir.

            Modern bilim sıcaklık hissi ve yanık acısının sinir uçları tarafından algılandığını, sinir uçlarının deride yoğunlaştığını keşfetmiştir. Mikroskop keşfedilmeden önce hiç kimse bu bilgiye sahip olma kapasitesine sahip değildi. Anatomi biliminin Kur’ân’ın on dört asır önce işaret ettiği bu gerçeği keşfetmesi oldukça yenidir. Böylece Allah’ın ayetlerindeki mûcize ortaya çıkmıştır.

            b) Kur’ân-ı Kerîm, kafirleri, bağırsakları paramparça eden kaynar su ile tehdit etmiştir. Bu tehdidin sırrı bağırsakların sıcaktan etkilenmediğinin keşfedilmesi sonucunda anlaşılmıştır. Ancak bağırsaklar parçalanınca içindeki kaynar su dışarıya, sıcaklığın ve acının algılandığı karın zarına doğru çıkar. Buradaki sinir uçları acıyı algılar ve beyne iletir. İnsan da sıcaklığı en yüksek derecede hisseder.

            Acı hissi hakkında tıbbî gerçekler ile Kur’ân ayetleri arasındaki uyum sonucu ilmî bir mûcize ortaya çıkmaktadır.

0 التعليقات:

إرسال تعليق

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More